GÜNÜN SÖZÜ

Nefsini bilenlerden ol, silenlerden değil. Şemsi Tebrizi

30 Kasım 2014 Pazar

Ayak Topukları için Kür

Topuklarınızı pamuk gibi yapabilirsiniz.. Önce sıcak tuzlu suda ayaklarımızı bekletelim. Sonra 3-4 aspirini dövüp vazelinin içine katıp karıştıralım. 2-3 damla limon suyu katalım. Limon kabuklarını da atmayalım. İç tarafıyla ayağımızı ovalım. Sonra hazırladığımız karışımdan ayağımıza sürelim. Özellikle topuk taraflarına sürelim. Nemli bir tülbentle ayaklarımızı saralım. Biraz bekleyip streç filmle saralım. Bu işlemi yatacağımız vakit yapıp sabah çıkartalım. Ayaklar pamuk gibi oluyor.


27 Kasım 2014 Perşembe

Boza öksürüğü bıçak gibi keser

   Bir arkadaşım , oğlumun geçmeyen öksürüğü olduğunu duyunca bize boza içirmemizi tavsiye etti. 3 gün 1 çay bardağı boza içirilecek.. Tarçınını ise iyice karıştırmak gerekiyormuş, gıcık yapabiliyormuş.. Boşuna ilaç ve antibiyotik kullanmaktan kat kat iyi. Üstelik antibiyotik ve ilaçlar ne kadar faydalı, ne kadarı da zararlı malum..
    Bozada; A ve B  vitaminlerinin dört türü  ile C ve E vitaminleri de bulunuyor. Mayalanması sırasında ürettiği laktik asit ise ender gıda maddelerinde bulunuyor ve bu değerli asit türünün hazmı kolaylaştırıcı etkisi var.Süt yapıcı özelliği nedeni ile emziren annelere ve vitamin kaynağı olarak sporculara tavsiye ediliyor. İçince ilk başta yüzde 20 şeker olsa da, daha sonra yüzde 8 lere düşüyor. İçinde ki yağ oranı da sıfır. Bağırsak florasını düzenler. İçinde ki aktif mayalarla probiyotik özelliği vardır. Zengin karbonhidrat, protein ve B vitamini içeriği nedeniyle enerji ihtiyacı fazla olan kişiler, gebeler, sporcular, ve kilo almak isteyen kişilerin kullanımı uygundur. Karbonhidrat ve proteinin yanı sıra bir çok besin öğesini içerdiğinden besleyici özelliği nedeniyle ''sıvı ekmek'' olarak anılır. Zihin açıcı ve sinirleri dindirici etkisi vardır. Öksürük tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir.




23 Kasım 2014 Pazar

Bir sadaka bin belayı def eder(Yaşanmış öykü ile)

   Bundan yıllar evvel, küçük kız kardeşim 1.5 yaşındaydı ve yürümeye yeni başlamıştı.İlk kez, balkonu olan yeni bir eve taşınmıştık. Babam balkonun keyfini çokarmak için oraya bir masa(balkon korkuluğuna sıfır) ve bir sandalye koymuştu. Kardeşim henüz sandalyeye çıkmayı beceremediğinden olsa gerek, tehlikeli olabileceğini düşünmemişti. Ben de 13 yaşındaydım. Bir gün evde birden Reyhan nerde diye telaşla aramaya başladık. Dağıldık odalarda ordan oraya çocuk arıyoruz. Ben birden balkona gelmemle kalakaldım. Reyhan masanın üstünde ve ayaktaydı. Bizi de görünce, gülmeye oyun yapmaya zıplamaya başladı. Üzerine koşsam, kaçacak ve gözümün önünde aşağı uçacaktı. şaşkınlık ve korkuyu kenara atıp, sakin bir sesle'' gel güzelim gel'' dedim. O an ömründen ömr gidiyordu. Ve kollarını açıp , kucağıma geldi. Ona öyle sıkı sarıldım ki, tir tir titriyordum. Büyük bir belayı atlatmıştık.Meğer sonradan anlıyorum ki o pamuk ipliğine bağlı zamanlamayı bize Allahu Teala yaptırmış. Kardeşimi belki salise ile kurtardık. Bir kaç saniye sonra gitsek korkunç şeyler olacakmış. Diğer kardeşlerim ve annemle birlikte bir müddet olayın şokunda kaldık. Akşam babama olanları anlattığımızda, babam ağlamaya başladı ve hemen balkondan masa ve sandalyeyi kaldırdı. Kendini suçladı.
    Annemizin en belirgin bir özelliği vardı.merhametliydi. Durumumuz çok iyi olmamasına rağmen, annem kapıya geleni asla boş çevirmezdi. Para yoksa, ekmek, pirinç, çay, şeker veya giysi mutlaka bir şey verirdi.Hatta bir akşam bir dede kapı kapı dolaşıp kalacak yer arıyordu. Herkesin karşı çıkmasına rağmen, annem dedeyi eve kabul etti. O gece hepimiz tedirgin yattık tabi. odalarımızı kilitledik. Ama sabahleyin, dede usulca annemlerin kapıyı tıklatıp '' Ben gidiyorum, hakkınızı helal edin'' demişti. Sonradan bu sadakaların bizleri koruduğunu anladım, öğrendim..
   Yeni yaşadığımız bir olayda şöyle gelişti; Gene aynı kardeşim(artık evlendi ve çocuğu var). Gündüz oğluyla beraber markete gitmişler. Marketlerde sadaka kutuları vardır ya.. Şimdiye kadar , onlara hiç güvenmediğini, oraya hiç para atmadığını söyledi. Ama o gün, kutuya gözü dikilmiş, üstündeki yazıyı bir kaç kere okumuş '' Bir sadaka, bin belayı def eder''.. Ne güzelmiş diye düşünmüş ve kutuya bir şeyler atmış.. Akşam olduğunda ailece dışarı çıkacaklarmış, eşi ve oğlu önden arabaya inmişler. Kardeşim sonradan inmiş.. apartmanın önüne geldiği anda önünden hızla bir kedi atlamış.. Birden afallamış ama peşindende 3 tane azgın köpek gelmiş. Neye uğradığını şaşırıp, korkmuş, Etraf karanlık ve kimse yok. eşi otoparkta olanlardan haberi yok. Köpek hırlayıp, saldırmaya hazırken, sitenin otoparkına bir araba girmiş.. ışıkları yanıyor .. Köpekler o anda kaçmışlar..Kardeşimizin kurtulması için, oraya en zor anında arabayı yollayıp, köpekleri kaçıran Rabbimize milyonlarca kere Hamd Olsun. Onu bize tekrar bağışladı..Allah kimseyi sevdikleriyle sınamasın..Bu olay bize sadakayı çok sık vermemiz gerektiğini tekrar hatırlattı. Hayatın her anı risk dolu. Bir saat sonra, bir gün sonra neler olabileceğini bilemeyiz.. Her an hayatımız değişebilir.. Olumlu ya da olumsuz.. Dualarımız.. sadakalarımız.. davranışlarımız.. tek limanımız.. Bu gibi olaylar bizim bu dünyada asla yalnız olmadığımızın, takip edildiğimizin kanıtı.. Allah görünür , görünmez kazalardan, belalardan herkesi korusun..